Yaşam boyu birçok canlıya temas ederiz. İnsanın dünya üzerinde tek başına nefes almadığını bilmek; hoşgörünün, paylaşmanın, sorumluluğun kapılarını aralar. Hayvanlarla, bitkilerle, toprakla ve suyla yaşarız. Her çocuk kendinden başka bir canlıya ve onun yaşam alanına temas etmelidir.

Yaşadığı dünyayı hayvanlarla paylaştığının farkında olan çocuk sayısız kazanımlar elde eder. Öncelikle her çocuk doktorlar tarafından tıbbi gerekçelerle yasaklanmadıkça doğumdan itibaren evcil hayvan ile yaşayabilir. Hayvan dostumuzun ve çocuğunuzun mizacını göz önünde bulundurarak fiziksel bir zarar olmamasını gözetirken, bir yandan da ilişki kurmalarına yardımcı olmak önemlidir. Zarar veren sadece hayvan dostumuz değil, minik elleriyle onu sevmeye çalışan çocuğumuz da olabilir. Fiziksel zarar durumları uzun vadede hayvan korkularına ya da fobiye dönüşebileceğinden, ilk dikkat edilmesi gereken alandır. Peki ya alerjiler? Alerjik öykülerin sadece biyolojik olmadığına dair birçok yaklaşım vardır. Bu nedenle vurgulanmalıdır ki eğer tıbbi bir tehlike bildirilmediyse, çocuğunuzun alerjisi korumacı ebeveyn tutumundan ya da ebeveynlerin kendi öykülerinden kaynaklanıyor olabilir  Çocuğunuzun bir hayvana fiziksel ya da duygusal olarak temas etmesine fırsat verin!

Hayvan dostlarımız diye bahsettiğimiz bu canlılar evimizin bir üyesi gibidir. Diğer yandan dikkat etmek gerekir ki, özellikle okul öncesi dönemde çocuklar özdeşim kurmanın yanında ‘‘ben ve diğeri’’ ayrımında yeterince olgunlaşmamıştır. Evimizdeki kedi, köpek vb. canlıların kardeşleri ya da çocukları olduklarını düşünebilirler. Ya da ebeveynler ilişki kurmalarını desteklerken bu anlayışı öğretmiş olabilirler. Bir canlıyı sevmek için onun kardeşimiz ya da çocuğumuz olması gerekmez. ‘‘ O bir kedi, sen ve ben birer insanız. Onun patileri var bizim ellerimiz ve kollarımız. Onun bize ihtiyacı var ama bazen de yalnız kalmak isteyebilir’’ şeklinde tür farklılıklarını belirtmek önemlidir.

Evinde bir hayvan ile yaşamak ya da sokakta, doğada yaşamını sürdürenlerle birlikte yaşadığının farkında olmak çocuğun yaşamın bütününe dair bakış açısını genişletir,

dünyayı algılama biçimini destekler, farklılıklara dair toleransını esnetir, kendinden başkalarına dair sınırlar ve saygı bilincini oluşturur.

Çocuk bir gün küçük bir pati tarafından itilip, hayvanın sınırlarına saygı göstermeyi öğrenir.

Sevginin zarar vermeden ve karşımızdakinin izin verdiği yakınlıkta gösterilmesi gerektiğini öğrenir. Bu noktada kendi duygularını regüle etmeyi ve temas etmek isterken davranışlarını düzenleyebilmeyi öğrenir.

Evimizde yaşayan hayvanlara dair sorumlulukları, yaşına uygun olacak düzeyde çocuklarımızla paylaşmak önemlidir. Her gün kedinin içeceği suyu değiştirmenin ya da balığa yem vermenin kendi sorumluluğu olduğunu bilen çocuğun; karşılık beklemeden emek vermek, paylaşmak ve sorumluluk bilinci desteklenir. Sütünü içtiğimiz ineğin ya da uygun yerlerde tuttuğumuz balığın doğadaki yerini ayırt edebilir.

Çocuğun doğadan ve hayvanlardan yaşama dair öğrenecek çok şeyi vardır. Onları bir araya getirin!

Uzman Klinik Psikolog
Elif BAYRAKTAR
MİA Emirgan Okul Psikoloğu

Arkadaşlarınızla paylaşın!